Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu (HAKSEN) Genel Başkanı Ayhan Çivi, toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Çivi , açıklamasında şunları söyledi:
1 Ağustos’ta başlayan, yaklaşık 5 milyon memur ve emeklisinin, 2020 ve 2021 yıllarında geçerli olacak mali ve sosyal haklarını belirleyecek olan toplu sözleşme görüşmelerinde sona doğru yaklaştıkça gerçekler de gün yüzüne çıkmaya başladı.
Toplu sözleşme görüşmelerinin 16 ncı gününde hükumet teklifini açıkladı.
2020 yılı için yüzde 3,5 + 3
2021 yılın için yüzde 3 + 2,5
16 gün boyunca bir umutla, kayıplarını telafi edecek, hayatın gerçeklerine uygun ve insanca yaşayabilecek bir artış bekleyen memur ve emeklileri yine hüsrana uğradı.
Toplu sözleşme masasında oturan sendikalar da aynı hüsranı yaşamış olmalılar ki teklifi kabul etmeyerek masadan kalktılar.
Burada asıl sorulması gereken soru şudur:
Acaba o masaya hiç oturmasalardı da hükumet bundan daha düşük bir teklif yapabilir miydi?
Soruyu başka bir şekilde sormak gerekirse:
Toplu sözleşme görüşmeleri hiç olmasaydı, bundan daha kötü bir artış gündeme getirilebilir miydi?
Bu sorular bizi aynı cevaba götürüyor ve “tabi ki hayır” dendiğini duyar gibiyiz.
PERŞEMBENİN GELİŞİ ÇARŞAMBADAN BELLİYDİ.
Halen devam etmekte olan toplu sözleşme görüşmelerinde yaşananları anlayabilmek için 2012, 2013,2015 ve 2017 yıllarında yapılan toplu sözleşmelerin sonuçlarını bakmakta fayda vardır.
2012 yılında ilk defa yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde mutabakat sağlanamadığı için
Hakem Kurulunca belirlenen maaş artışı:
2012 için yüzde 4+4
2013 için yüzde 3+3
2013 yılındaki toplu sözleşmeye göre:
2014 için seyyanen 123 TL
2015 için yüzde 3+3
2015 yılındaki toplu sözleşmeye göre:
2016 için yüzde 6+5
2017 için yüzde 3+4
2017 yılındaki toplu sözleşmeye göre:
2018 için yüzde 4+3,5
2019 için yüzde 4+5
Yetkili memur konfederasyonu daha önce altına imza attığı yüzdelik sefalet artışlarını çoktan unutmuşa benziyor. Hatta bu artışları tarihi başarı olarak sahiplendikleri söylemleri de kayıtlarda duruyor.
Yukarıda belirtilen toplu sözleşmeleri sanki başak bir sendika imzalamış gibi davranarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
YETKİLİ SENDİKA GERÇEKTE NE İSTİYOR?
16 Ağustos’da yapılan toplantıdaki söylemlerine bakıldığında gerçekten ciddi bir pazarlık yapılacağı izlenimi alınabilir.
Durum gerçekten böyle mi?
Amaç, memur ve emeklinin kazanması mı?
Yoksa memurları kendi sendikalarına üyeliğe mahkum edip, tek sendika olma hedefleri mi?
Daha önceki toplu sözleşme görüşmelerinde de, 1 Ağustos’ta başlayan toplu sözleşme görüşmeleri öncesinde de yetkili sendika başkanı ağzındaki baklayı çıkartmıştı.
Hükumete sundukları toplu sözleşme talepleri arasında yer alan:
Toplu Sözleşme İkramiyesinin yetkili sendika üyelerine bir kat artırımlı ödenmesini istiyoruz ve bu yolla toplu sözleşme ikramiyesini 103 TL’den 216 TL’ye yükseltilmesini teklif ediyoruz.
Cümlesi aslında her şeyi açıklıyor.
Bundan sonraki süreçte yapılacak pazarlıkların da bu talep üzerinden devam edeceğini anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.
KAMU ÇALIŞANLARI VE EMEKLİLERİN KADERİ BU ANLAYIŞA TERK EDİLEMEZ.
Toplu sözleşme görüşmelerini sadece ücret artışlarına endekslemek de doğru değildir.
Kamu görevlilerine yapılan ek ödemelerin emekli aylığına dahil edilmesi,
3600 ek gösterge düzenlemesinin tüm memurları kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi,
Sözleşmeli personelin kadroya alınması,
Yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılması,
Aile yardımının emeklilere de ödenmesi,
Konuları başta olmak üzere masada çözülmesi gereken sorunlar vardır.
Kamu görevlileri beş dönemdir ( 10 yıl) destek vererek masaya oturmalarını sağladıkları sendikalardan desteklerini çekmeleri gerektiğini, siyasi ve ideolojik amaçlara dayalı olarak faaliyet gösteren sendikalarla sorunlarının çözülemeyeceğini, görmeleri gerekiyor.
Aksi takdirde aynı senaryo bir sonraki toplu sözleşme görüşmelerinde de devam edecektir